CrAyZ-FoRuM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
CrAyZ-FoRuM

Forumcuyuz Biz !
 
AnasayfaPortalliAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bireysel Haklar Tarihimiz (4): Meşrutiyet

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
barıss

barıss


Mesaj Sayısı : 197
Kayıt tarihi : 28/06/07

Bireysel Haklar Tarihimiz (4): Meşrutiyet Empty
MesajKonu: Bireysel Haklar Tarihimiz (4): Meşrutiyet   Bireysel Haklar Tarihimiz (4): Meşrutiyet Icon_minitimeCuma Haz. 29, 2007 12:30 am

Osmanlı Devleti'nin uzun bir döneme yayılan bir değişim süreci sonucunda meşruti idare noktasına kadar gelebilmiş olması, bireysel haklar adına çok önemli bir mesafenin katedildiği anlamına geliyor. Her iki meşruti idare döneminde de kollektivizmin toplumdaki izleri hala çok belirgin olsa da, hürriyet kavramına olan ihtiyaç konusunda halkın önemli bir kesiminde ciddi seviyede bir farkındalık hissinin (bir parça taklidi de olsa) oluştuğu açık.

Bireysel Haklar Tarihimiz (4): Meşrutiyet 0208-bireysel-haklar


II. Meşrutiyet, kendisini, (devr-i istibdat olarak nitelendirdiği) II. Abdülhamid döneminin anti-tezi olarak da tanımladı. Yaklaşık 20 yıl sonra Cumhuriyet Halk Fırkası da İttihadçıların bu uygulamasının bir benzerini yapacak, Osmanlı Devleti'nin geneli için bir devr-i sabık kurgulayarak, hürriyet kavramını 'istibdat karşıtlığıyla' ilişkilendirerek yüceltme yoluna gidecekti.

Bu noktada, meşrutiyet ve sonrasında hürriyet algısının nasıl şekillendiği (ve daha da önemlisi, nasıl indirgendiği) konusu önem kazanıyor.1 Zira hürriyet algısının politik nedenlerden ötürü manipüle edilmesi, Lale Devri'ne bakıştan, Türkiye'nin Batılılaşma serüvenine kadar pek çok konunun sağlıklı bir şekilde değerlendirilebilmesini engelliyor. Bu nedenle de, hürriyet kavramının algılanış şekli üzerinde doğrudan etkisi olan ilgili dönem siyasi gelişmelerinin ve eğitim felsefesinin incelenmesi gerekiyor.




Meşrutiyet Döneminde Hürriyet Algısı

Hürriyet, Tanzimat döneminde dilin değişmeye başlamasıyla birlikte anlam değişikliğine uğrayan kavramlardan biriydi. Önceden 'esir ya da köle olmama durumu' şeklinde bir anlam ifade eden hürriyet kavramı, Tanzimatla birlikte 'temel hak ve özgürlüklere had konmaması' anlamında kullanılmaya başlandı.

Dikkat edilecek olursa, 'hürriyet' kavramı, hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın, kişinin kendisi dışındaki bir varlığın eylemlerine bağlı olarak anlam kazanır. Bir başka deyişle, hürriyet kavramının bir anlam ifade edebilmesi için, 'kimden' ya da 'neden' hür olmanın kast edildiğinin açıkça belirtilmesi gerekir. Zira, tanzimat öncesinde hürriyet, 'kişinin düşmana esir/köle olmaması' olarak anlaşıldığından, dış güçlerden hür olma anlamı ifade ediyordu. Hürriyet kavramının Tanzimat'tan sonra 'bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması' anlamında kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, dış değil, iç güçlerden hür olma anlayışı ortaya çıktı. Bu elbette bireysel hakların, yapıları gereği, hariçteki düşmanlar değil, ancak ve ancak dahildeki devlet organları tarafından tehdit edilebiliyor olmalarının bir sonucuydu. (Yoksa neden padişahın yetkileri anayasa ile sınırlandırılmak istensin? Ya da özgür ülkelerde anayasa neden 'halkı devletten koruyan' bir belge olarak algılansın?) Ancak temel hak ve hürriyetler ile asıl kast edilenin bu olmasına rağmen, varlığını ve refahını devletin gücü ile doğrudan ilişkili olarak görmeye alışkın olan geniş halk kitlelerinin, hürriyet kavramındaki bu anlam kaymasını içselleştirebilmeleri ne yazık ki mümkün olmadı. (Bu durum, her türlü bireysel hak talebinin devlete yönelik bir tehdit olarak algılandığı 2007 yılı Türkiyesi için de maalesef halen geçerlidir.)




Meşrutiyet Döneminde Eğitim

Gerek hürriyeti, gerekse hürriyetin teminatı olan meşruti idareyi 'korunması gereken bir değer' olarak benimseyen anlayış çerçevesinde, II. Meşrutiyet dönemi ders kitaplarında, 'Bir insan dünyaya hür gelir. Hürriyetini ölünceye kadar muhafaza etmelidir. ... Herkesin hürriyeti yalnız bir başkasının hürriyetiyle tahdit olunmuştur.'2 gibi ifadeler yer aldı.

Ders kitaplarının 'Kimden ya da neden hürriyet?' sorusunun yanıtını, 'II. Abdülhamid ve mutlakiyet rejiminden hürriyet' şeklinde verdikleri de söylenebilir. Devr-i sabıkın olumsuz yönlerini nazara veren ders kitaplarında, 'meşrutiyet kazanımları' konusunda 'meşrutiyetin geleceği' olarak görülen öğrencileri bilinçlendirme kaygısı da ön plandadır:

'Siz şimdi böyle mesut devrelere yetiştiniz, rahat rahat çalışıp millete nafi [faydalı] birer vücut olacaksınız. Fakat devr-i istibdatın zulümlerini, işkencelerini bilenlerden sorup öğreniniz o devrin acılarını, bizzat görmüş duçar olmuş gibi hiç unutmayınız.'3
Mutlakiyet rejimi de (cumhuriyet döneminde okutulan ders kitaplarındaki kadar sert bir üslupla olmasa da) yine hürriyet eksenli olarak eleştirilir:

'Hükümet-i mutlaka ile idare olunan memleketler terakki edemez, ahalisi bahtiyar, zengin olamaz. Çünkü öyle yerlerde zulüm caridir. Kanunun hükmü yoktur. Padişahın dediği dediktir. ... Hükümdar aslında iyi bir adam dahi olsa onun etrafında olanlar ona birtakım fena fikirler verirler, onu zulme sevk ederler.'4
Başına buyruk padişahların keyfi uygulamalarının söz konusu olduğu mutlakiyet rejimlerinde halkın bir koyun sürüsü konumunda olacağını ifade eden ders kitapları, mutlakiyeti ilkel bir yönetim biçimi olarak tanımlıyor. Buna karşın, bir meclisin, siyasal partilerin, bir anayasanın ve bu anayasa çerçevesinde tanımlanan hakların söz konusu olduğu meşrutiyet rejiminin ise, hürriyet ve aydınlanmayı getireceği ifade ediliyor. Bu gibi düşüncelerden hareketle, 'En iyi şekl-i idare meşrutiyettir'5 şeklinde bir yargıya da varılıyor. (Cumhuriyetin bu ifadeyi ödünç alarak kendine uyarlamış olduğunu da düşünmek mümkün.)

Bu noktada, kendisini en iyi yönetim şekli olarak tanımlayan meşruti idarenin, öğrencileri cumhuriyet hakkında nasıl bilgilendirdiği konusu da ister istemez önem kazanıyor.

II. Meşrutiyet'in ilan edildiği yıl yayınlanan bir ders kitabında, yönetim biçimleri monarşi ve anayasal devlet olmak üzere, yani 'hukukun üstünlüğü' ilkesi ölçü kabul edilerek, ikiye ayrılıyor ve 'meşrutiyet' ve 'cumhuriyet' yönetimleri de anayasal devlet başlığı altında inceleniyor.6 Dönemin diğer kitaplarında da benzeri bir yaklaşım sergilendiği söylenebilir. '[K]itapların tümüne egemen olan anlayış, meşrutiyet ile cumhuriyeti "meşrut" yönetimler çerçevesinde ele alarak aralarındaki farkı yalnızca devlet başkanının seçimi yöntemine indirgemektir.'7

Kavramlar dar manalarında ele alındığında bu indirgemenin gerçeği yansıttığı rahatlıkla söylenebilir. Zira '[c]umhuriyet de bir hükümet-i meşrutadır. Şu kadar ki reis-i hükümet bir padişah değildir; millet tarafından muayyen bir zaman için intihap olunan [seçilen] bir zattır.'8 Buradan hareketle bir adım daha ileri gidilerek, 1923 sonrası Tek Parti Dönemi'nde rüesa-yı hükümetin seçimle işbaşına gelmemiş olmasından ötürü, rejimin 'bu' cumhuriyet niteliğini ancak 1946'da kazandığı da söylenebilir.



1 Padişahın varlığını (anayasa ile yetkilerinin sınırlandırılmış olmasına bakılmaksızın) baskı için yeter şart kabul etmek durumunda, cumhuriyet ilanı öncesindeki rejimi hürriyet yoksunu olarak değerlendirmek zor olmayacaktır. Hürriyet kavramının padişah idaresinin anti-tezi olarak değerlendirilmesi durumunda da, kendisini padişah karşıtlığıyla tanımlayan bir rejimin, özgürlüğün temsilcisi olarak ortaya çıkması çok kolay olacaktır.

2 Ahmet Cevat. (1912). Mektepte Malumat-ı Ahlakiye ve Medeniye Dersleri. İkinci kısım. İstanbul:Mahmud Bey Matbaası. 149.

3 Pir Hazari Zade. (1915). Malumat-ı Ahlakiye ve Medeniye. İstanbul:Matbaa-i Cihan. 111.

4 Ali Seyyidi. (1913). Kızlara Mahsus Terbiye-i Ahlakiye ve Medeniye. İkinci kısım. İstanbul:Artin Asaduryan Matbaası. 50.

5 a.g.e. 50.

6 Hakkı Behiç. (1911). Malumat-ı Medeniye ve Ahlakiye. İstanbul:İkdam Matbaası. 27.

7 Üstel, Füsun. (2005). Makbul Vatandaş"ın Peşinde: II. Meşrutiyetten Bugüne Vatandaşlık Eğitimi (İkinci baskı.). İstanbul:İletişim Yayınları. 69

8 Ahmet Cevat. (1912). Mektepte Malumat-ı Ahlakiye ve Medeniye Dersleri. İkinci kısım. İstanbul:Mahmud Bey Matbaası. 148.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bireysel Haklar Tarihimiz (4): Meşrutiyet
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bireysel Haklar Tarihimiz (6): Cumhuriyet
» Bireysel Haklar Tarihimiz (8): Cumhuriyet ve Militarizm

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
CrAyZ-FoRuM :: Vatanım :: Tarihimiz-
Buraya geçin: